Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Şu an depresyon dünya çapında yetkinsizliğin birinci sebebi ve modern psikiyatrik ilaçlara rağmen depresyon oranları hala artışta. Son senelerde depresyonun tedavisinde bazı yaklaşımların yetersizliği, bilim insanlarının tedaviye daha bütüncül ve detaylı bir bakış açısı geliştirmesine sebep oldu.
Sağlıklı beslenen insanların depresyon’a girme ihtimalinin daha düşük olduğu asırlardır bilinmekte, fakat bilimde yeni gelişmeler bu ilişkinin tek taraflı olmadığını yani depresyonda olan bireylerin de yeme şekillerini daha sağlıklı hale getirerek depresyon oranlarını azaltabileceklerini araştırmalarla kanıtladı.
Bu araştırmalardan bazıları:
1) SMILES TRIAL: 2017’de Avustralya’da Felice Jacka (Avustralya Akıl Hastalıkları Önlemi Kuruluşu Başkanı) ilk defa depresyon tedavisinde beslenme şekillerini değiştirerek iyileşme yaratabileceğimizi bilimsel araştırmasında öne sürdü. Bu araştırmaya depresyon tanısı ile başlayan bireylerin beslenme alışkanlıklarını daha sağlıklı hale getirdikten sonra 30%'unun depresif semptomlarında bir azalma olduğu gözlemlendi. American Journal of Psychiatry’de yayınlanan bu araştırma, batı beslenme şekillerinin depresyona yol açtığını ve anti-enflematuar veya akdeniz beslenme şeklininin depresyonu azalttığını ilk defa bilime dayalı kanıtlarla öne sürdü.
2) Ipsanya’da 10.000 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırma, Akdeniz beslenme şeklini uygulayan bireylerin bu beslenme şeklinden farklı beslenenlere göre 50% daha az depresyon belirtileri olduğunu kanıtladı
3) Beslenme ve ruh hali arasındaki bağlantıya bakan en büyük araştırma Japonya’da 90.000 kişi üzerine yapıldı. Bu araştırma, geleneksel Japon mutfağına göre beslenenlerin batı tür beslenenlere göre intihar eğilimlerinin 50% daha az olduğunu ortaya koydu.
Son senelerde yapılan bu araştırmalara bakınca aslında beslenme şekillerinin duygu durumumuzu etkileyebildiği bizi şaşırtmamalıdır çünkü bunun altında yatan bir çok mekanizma vardır.
Triptofan ve Serotonin’in Duygu Durumu ve Bilişsel Süreçler Üzerine olan etkisi & Barsak Mikrobiyotası
Serotonerjik sistem merkezi sinir sistemi tarafından duygu durumu ve bilişsel süreçleri etkiler. Bağırsak beyin aksı beyin ve gastrointestinal sistem arasında iki yönlü bir sistem, bunun fonksiyonu beyinde bulunan duygusal ve bilişsel merkezlerin bağırsak sisteminin periferik süreçleriyle eşleştirmektir. Barsak mikrobiyotasının davranışsal sürecler üzerinde bir etkisi olduğu düşüncesi gittikçe yaygınlaşmaya başlamıştır. Triptofan, periferik ve merkezi olarak üretilen serotoninin tek prekürsörüdür. Günümüzde depresyonun farmakolojik tedavisinde en çok kullanılan ilaçlar beyin hücrelerindeki serotonin miktarını arttırmak için kullanılır. Merkezi serotonin sentezi, toplam serotonin sentezinin sadece %5 ini oluşturmaktadır. Geriye kalan 95% serotonin periferik sistem tarafından üretilir. Bu üretimin bir kısmı kemikler ve pankreas tarafından üretilsede, çoğunluğu sindirim sistemi tarafından üretilir.
Sindirim sistemini ve barsakları kolonize eden bakteriler ve gasotrintesinal eptielium arasında geçen haberleşme bağışıklık sistemi, hormonal dengenin sağlanması ve genel sağlık üzerinde etkileri vardır. Anca sağlıklı beslenerek mikrobiyota ve beyin arasındaki bağlantı optimum kapasitese çalışabilir.
Aslında duygu durum ve beslenme arasındaki bağlantının neden bu kadar güçlü olduğunu açıklayan en teme yaklaşım, nasıl kalbimizin gerekli fonksiyonları yerine getirebilmesi için günlük besin tüketimimizin sağlıklı yağlar, vitaminler, mineraller, protein, ve kompleks karbonhidratlara ihtiyaç duyuyorsa, beynimizinde aynı besinlere ihtiyaç duyar. Beynimiz vücudumuzda bulunan en önemli organdır ve günlük enerji gereğimizin 20-25%ini kapsar – dolayısıyla beyinimizinde optimum sağlığa kavuşabilmesi için doğru besinsel yakıta ihtiyaç duyması aslında bizi şaşırtmamalıdır.